6 Şubat Depremlerinin 1. Yılına dair TMMOB İnşaat Mühendisleri Odasının Açıklaması

Resmi verilere göre 50 binden fazla insanımızı yitirdiğimiz, yaklaşık 40 bin binanın yıkıldığı, 200 binden fazla binanın ise ağır hasar aldığı 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki 6 Şubat 2023 Depremlerinin üzerinden 1 yıl geçti.

6 Şubat Depremlerinin 1. Yılına dair TMMOB İnşaat Mühendisleri Odasının Açıklaması

Şüphesiz 6 Şubat depremleri büyüklüğü, şiddeti, yıkıcılığı ve ivmeleri açısından yer bilimcilerin ve
sismologların da beklentisini aşan depremlerdir. Oldukça geniş bir coğrafyada etkili olan, can ve mal
kaybının bu kadar büyük olduğu 6 Şubat depremlerinin, toplumsal bir travma olarak uzun yıllar
etkisini sürdüreceği de bir gerçektir.
Böylesi sarsıcı bir afetin ardından beklenen ve de olması gereken hiç şüphesiz, bugüne kadar
alınmamış tedbirlerin alınması için derhal harekete geçilmesi, güvenli ve sağlıklı yapılaşma için bilim
çevrelerinin, meslek odalarının önerilerinin hayata geçirilmesidir. Ancak geride kalan 1 yıla dönüp
bakıldığında ne yazık ki geleceğe umutla bakmamızı sağlayacak ciddi bir çalışmanın yapıldığını
söylemek pek mümkün olmamaktadır.
Değerli Basın mensupları,
Her büyük depremde olduğu gibi bu depremlerde de yaşanan yıkımın teknik nedenlerini 6 ana
başlıkta sıralaya biliriz. Birincisi, Zayıf Zemin Koşulları, ikincisi Malzeme Zafiyetleri, üçüncüsü
Konstrüktif Zafiyetler, dördüncüsü Yapı Düzensizliklerinin Yarattığı Hasarlar, beşincisi Sonradan
Yapılan Bilinçsiz Tadilat ve Müdahaleler, altıncısı ise Yıpranmışlık ve Bakımsızlıktır. Bu sebeplerin
birden fazlasının bir araya gelmesi hasar ve yıkım oranlarını artırmaktadır.
İlçemiz Marmaris özelindeki yapılarda da bu olumsuzlukların hepsi mevcuttur. Ancak özellikle
beşinci olarak maddelediğimiz “bilinçsiz tadilat”lar büyük tehlike yaratmaktadır. Mülk sahibi ya da
kiracıları sürekli değişen turizm yapılarında, her yeni işletmeci, yapıda değişiklik yaparken dikkate
aldığı tek kriter “kazanç” olmaktadır ve kendi ticari konseptini yaratmak adına yapının taşıyıcı
sistemini hırpalamakta ve zarar vermektedir. İdare ve proje sorumlusunun haberi ve onayı olmadan
yapılan bu tür kontrolsüz girişimler, yapının deprem davranışı açısından büyük risk yaratmaktadır.
Hatta kamu binalarında dahi üniversitelerin, meslek odalarının ve belediyenin bilgisi olmadan hangi
idarenin nasıl denetlediği belli olmayan güçlendirmeler yapılmaktadır.
Bütün bu olumsuzlukların sonucunda her deprem mevcut yapı stokumuz içindeki bu riskli yapıları
bulup tahrip etmektedir. Bunun insani, maddi ve çevresel kayıpları korkunç boyutlarda olmaktadır.
Yapılması gereken mevcut yapı stokumuzdaki riskleri tespit edip yenilemek veya güçlendirmek ve
ayrıca yeni bir yapılaşma düzeni getirmektir.
Bir yapı, mülkiyeti ister devlette, ister gerçek kişilerde, isterse özel kuruluşlarda olsun doğrudan
toplumun güvenliğini, tarihini, kültürünü, konforunu, ekonomisini ve çevresini etkileyen/ilgilendiren
bir varlıktır. Bu özelliklerinden dolayı yapılar bir kamusal varlıktır. İnşasına da, denetimine de bu
perspektifle bakılması gerekir.
Sonuç olarak;
6 Şubat Depremleri coğrafyamızın tanık olduğu ilk büyük deprem olmadığı gibi son da olmayacaktır.
Ne zaman nerede büyük bir depremin meydana geleceği bilinmemekle birlikte felakete dönüşmesini
önlemek için ivedilikle hayata geçirilmesi gerekenler bellidir.

- Öncelikle sağlam, kararlı ve istikrarlı bir siyasi irade ile kamunun ihtiyaç ve menfaatlarını
gözeten, meselelere bütüncül ve bilimsel bakabilen politik bir anlayışa ihtiyaç vardır.
- Afetlere hazırlık çalışmaları kaynak ve zaman gerektiren uzun soluklu çalışmalardır. Yani siyasi
kadroların ihtiyaç duyduğu ve kendi dönemlerinde yapıp bitirebilecekleri gösterişli
yapılar/faaliyetler olma özelliğine sahip değildir. Dolayısıyla gerek merkezi, gerekse yerel
yöneticilerin esnetip gevşetemeyeceği yasal düzenlemeler yapılmalı, kaynakların doğru ve
yerinde kullanımı için önlemler alınmalı, aksine davranışların hukuki ve cezai yaptırımları
olmalıdır.
- Rant odaklı imar düzeni ile yapılaşmada kuralsızlığın ve cezasızlığın hakim olması kaçak
yapılaşmanın önünü açmakta bunun sonucunda da imar afları zorunlu hale gelmektedir.
Unutulmamalıdır ki, yozlaşma kültürü büyükten başlayıp küçüğe doğru yayılmaktadır.
Sermaye gruplarının, “güçlü” kesimlerin inşaatlarına göz yumup tam tersine özel
düzenlemelerle hukukileştirmeye çalışılması toplumun geneline emsal teşkil etmektedir.
İmarda kural kuraldır. Merkezi ya da yerel siyasi/iktisadi aktörlerin çıkarlarına göre
delinmemelidir.
- Ülkedeki riskli yapı stoku belirlenmeli, yapı envanteri çıkarılarak belirli bir risk sırası ile tüm
binaların deprem güvenliğinin belirlenmesi zorunlu hale getirilmelidir.
- Kentsel dönüşümde kamu yararı gözetilmeli, rant odaklı kentsel dönüşüm anlayışı terk
edilmelidir. Dönüşüm sosyal, ekonomik ve mekânsal gelişmenin bir bütünü olarak ele
alınmalıdır.
- Yetkin mühendislik uygulaması muhakkak hayata geçirilmelidir. İnşaat mühendisliğinin ilgi
alanına giren konularda halkın güvenli yaşam hakkının korunması ve mühendisliğin
gerekliliklerinin yerine getirilmesi amacıyla bilgili, deneyimli ve etik kurallara bağlı
mühendisler eliyle yapılabilmesi için, meslek kuruluşlarının sorumluluğunda yetkin
mühendislik uygulamasına geçilmelidir.
- Mevcut Yapı Denetim Yasası’nın öngördüğü, ticari yanı ağır basan yapı denetim şirketi modeli
yerine; mesleğinde yetkin yapı denetçilerinin faaliyetlerine dayalı, meslek odalarının sürece
etkin katılımını sağlayacak yeni bir model hayata geçirilmelidir. Proje denetimi ve yapı
denetimi birbirinden ayrılmalı, Proje Denetimi doğrudan kamu tarafında ve yetkin
mühendisler eliyle yapılmalı, Yapı Denetim Kuruluşları ve Laboratuvarları doğrudan kamuya
karşı sorumlu olmalı ve onun denetiminde çalışmalıdır.
6 Şubat Depremlerinde hayatını kaybeden yurttaşımızı bir kez daha saygıyla anıyor, aynı ihmaller
nedeniyle bir daha aynı acıları yaşamamak için kaybedecek tek bir günümüzün bile olmadığını
hatırlatıyoruz.

YORUM YAZ

** Yorumunuzun sorumluluğu size aittir

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmadı. İlk yorumu siz yapın.